21 Mart 2023 Salı

Budun ve İl - Bir Giriş

İlk başlarda hem anlaşılması hem de görülmesi zor bir sorun olabilir; ama kanında kutlu Türk kanı taşıyan herkes evvel farkına varacaktır ki Türkiye Cumhuriyetinin ve genel anlamda modern Türk devletlerinin bedensel ana sorunu, ideoloji veya yönetim anlayışında bulunamaz. Hayır, Turan'ın oğullarını her türlü yoldan geri tutan sorun Türk devletlerinin kendileriyle alakalıdır. Sadece belirli devlet kurumlarını veyahut işleyişlerini değiştirmek, bugün yüzleştiğimiz sorunları çözmeyecektir. Devletlerimiz hastalıklı, bozuk ya da geri kalmış değillerdir, bu olanaksızdır çünkü Türk halkları her zaman yüksek bir medeniyet seviyesinde var olmuşlardır. Çektiğimiz sıkıntının asıl kökü, devlet yapısında; daha derin bir incelemede modern genel devlet anlayışında bulunmaktadır.

Anadolu'yu örnek alalım; Türkiye Cumhuriyeti devletinin kurumlarının yetersizliği, devletin işleyişindeki sıkıntılar belli ve herkesin görebileceği bir şekilde gözler önüne serilmiştir. Fakat, bu sorunların kaynağı yukarıda da bahsettiğim üzere ehliyetsizlik veya geri kalmışlık değildir. Devlet yapısı kendisi ehliyetsizliğe ve yolsuzluğa izin vermektedir, ama bunun nedeni devletin kurumlarının düzgün çalışmamaları değil, devlete içkin olan unsurların devlet yapısı içinde yüksek bir otonomiye sahip olmalarıdır. Bu otonomi, sonuç olarak bir işi yerine getiremeyecek insanları iş başına getirir. Bu, devletin kurumlarının ehliyetsiz olmalarından değil, kurumların içsel bir sıkıntıdan mağdur olmasından kaynaklanmaktadır. Devletin varlığına izin verdiği bu hastalıklı otonomi, devletin her noktasına yayılmakta; devletten ayrı olan topluma bile taşmaktadır. Sonuç olarak devlet ve halk arasında gerçek bir birlik sağlanamaz, ve bu yüzden halk devletten tam anlamıyla yararlanamaz. Devlet üzerisinde hüküm sürdüğü ülkenin tüm kaynakları üzerinde sınırsız erişime sahipken, bu kaynaklar devletin içinde bulunan özerk unsurlar tarafından parazitik bir biçimde kullanılır. Sonuç olarak, devlet halk için geri yatırım yapsa bile, tüketilen kaynaklar ve para devletin halkın sahibi olması gereken topraktan devlete içkin olan unsurlar tarafıından alınanın çok azını karşılar. Türkiye cumhuriyeti devleti, etkisinde olduğu bu sıkıntıdan kurtulamaz, çünkü devletin kendisini bu otonominin önüne geçecek şekilde tekrardan yapılandırması mümkün değildir.

Bunun sebebi yine bahsettiğimiz şekilde devletin ideolojisinden veya yönetim şeklinden değil, devletin yapısının kendisinden kaynaklanmaktadır. Cumhuriyet, cumhuriyet olduğu için veya demokrasi Türk siyasetinde pozitif bir etken olduğu için, bir sorunla karşılaşmamız olasılıklı değildir. Devlet anlayışı, tüm sıkıntılarımızın derinde yatan kaynağıdır. Cidden, devletin karşılaştığı tüm sıkıntılar, devletin organları değil, bedensel yapısı yüzünden kaynaklanmaktadır. Devletin yüreği kan pompalamakta sıkıntı çekmez, hastalıklı değildir; devletin kendisi mekanik olmayan bir yapıya sahiptir, kısacası ölüdür.

Aynı şekilde, bu devlet anlayaşına bağlı olan sorunun, demokrasinin çok daha etkisiz bir şekilde bulunduğu Türk ülkelerinde de görülmesi, ortak bir hastalığın bulgularını kanıtlar. Otokratik yönetim biçimlerinin yaygın olduğu Türkistan ve Azerbaycan coğrafyasında, halk yine aynı sıkıntıdan mağdurdur. Bu da bize ideolojinin ve yönetim anlayışının bu problemi çözerkenki önemsizliğini ifade eder, çünkü demokrasinin devlet içindeki unsurların otonomisiyle bir alakası yoktur. Peki, ne yapmamız gerekir, ona bakalım.

Bize ne fayda eder?

Lakin, Türk ırkının geleceği sadece kağanlık sisteminde bulunulabilir. Çünkü kağanlık, modern ve yabancı devlet anlayışlarına karşın budun ve il birliğini tutmaktadır. Devletin halktan, halkın devletten olduğu bu sistem, Türk ırkı için en kutlu ve şanlı devlet şeklidir. Bu demek değildir ki, kağanlık bizi demokrasiden veya insan haklarından mahrum bırakır. Bu saf bir ideoloji değişimini değil, devletin iskeletinin değişimini teşkil etmektedir. Devletin dışında tikel olarak var olan unsurları devletin içine almakla birlikte, halkı devletin; devleti halkın bir parçası yapan kağanlık sistemi, bugün karşılaştığımız ''devlet içi unsurların otonomisi'' sorununu kökten çözmektedir. Bu önerge, ne gericidir ne de geri kafalı. Aksine, şuan var olan sorunlarımızı çözmek için yeni bir sistem tasvir ettiğinden, ilericidir. Kağanlık ne teknolojinin önüne geçer ne de modern kültürel yapıların; Türk teşkilatlarını ve toplumsal yapılarını sadece güçlendirebilir. 

Eski Türk alfabesine geçilmesi, eski Türk geleneklerinin diriltilmesi ve benzeri eylemler bizi ancak daha modern ve medeni kılabilir, çünkü özümüze ne kadar yakınsak o kadar saf oluruz. Kültürel, etik ve toplumsal saflık bizi ancak yüceltebilir, kitlelere sadece kağanlarda bulunan kutu yayar. Kağanlığın gerçek anlamı budur; mutlak bir monarşi veya tek adam yönetimi asla Türk geleneğinde bulunmamıştır. Tanrı'nın verdiği kut, elbet her Türk'ün kanındadır, fakat bu kutun farkında olan çok az kimse vardır. Kağanlık sisteminin amacı; kutu merkez haline getirerek, toplumu saflaştırarak, budun ve il birliğini sağlamak, yani halkı kendisi üzerinde egemen kılmaktır. Bu sayede devlete içkin olan tek kurum devletin kendisidir, çünkü devlet tüm şeyleri kapsar, ulus devletle birdir. Devlet kendisini, kendisi içinde yayılmış bulunan asil kut sayesinde tecelli etmektedir, Türk devleti, Gök Tanrı'yla birlik kurmaktadır.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder