20 Mart 2023 Pazartesi

Schelling - Ahir ve İnstrümentalite




 Schelling'e göre tarihin ilerleyişinde Tanrı anlayışı için sadece iki olasılık vardır: 

Ya antropomorfizm'den kaçarak, bilinç ya da niyet sahibi bir Tanrı kavramından vazgeçilmesi, (kısaca Tanrı'nın negatif yani özgürlük sahibi olmayan bir varlık olarak görülmeye başlanması) veya Schelling'in kendisine atfettiği gibi sınırsız bir antropomorfizm doğrultusunda Tanrı'nın ''tamamen'' insanlanlaştırılması. Şimdi, bizim için en yüksek önemi teşkil eden konu, Schelling'e göre insanlığın küresel ilerleyişinin son bulma süreci ve Schelling'in ''ahir zamanının'' iki ayrı yorumlanış biçimidir. Bu yorumlama, Schelling'in iyi olarak gördüğü Tanrı'nın insanlaştırıldığı kültürel gelişim yolu yerine karşı çıktığı ''Tanrı'nın ölü bir varlık olarak görüldüğü'' anlayışların devam etmesi ve tarihte ileri bir noktada Tanrı'nın tamamen cansız ve hareketsiz bir obje olarak genel kültüre geçmesi olanağını, konu alır. Bizim için yüksek önem teşkil eden ikinci yorumlama ise, pozitifliği ve özgürlüğü felsefenin merkezi haline getiren Schelling'ci bir yorumlamanın düşüncesel boyutta tutunması ve genel ''görülen yasa'' haline gelmesi, sonuç olarak ise Schelling'in tahmin edemeyeceği bir şekilde insanlığın dünyanın kendisinin canlı ibadet haline gelmesi için instrümentaliteye girmesini, yani kısaca Noosfer'in erimesini ve bunun devamı olarak Tanrı'nın dünyaya etli ve kanlı bir şekilde tekrar gelmesi olanağını konu alır.

Peki, Tanrı'nın canlı durumda olması, Schelling'e göre ne demekir, ona bakmamız lazım. Hem Hegel ve Schelling radikal bir yolu seçerek İsa'nın söz olarak saf tin olduğunu savunmaktadır. Ve sözü geçen tinin aktif olabilmesi için insanın tecellisine ihtiyacı vardır. Bu, mekanik bir ilişkiyi teşkil eder. Kısaca Tanrı'nın aktif olarak kendini insan sayesinde tecelli etmesi; Tanrı'nın insanda kendi imgesini görmesi, Schelling tarafından ''Tanrı'da doğrulan Tanrı'dır'' şeklinde özetlenir. Schelling'e göre, Tanrı insana kendisini tecelli etmek için ihtiyaç duymakla birlikte, ölü bir varlık değildir. Bir yaşam sürecine, fakat zamanın kısıtlamasına tabii olmayan Tanrı, kendisini doğurur. Bunu şöyle açıklayabiliriz: Tanrı ahlaki varlığının var olabilmesi için insana ihtiyaç duyar, çünkü insan olmadan ahlakın bir boyutu yoktur. ''Şeylerin Tanrı'dan oluşu, Tanrı'nın kendini tecelli edişidir.'' 

Schelling için ayrı bir konsept, bağımlılıktır. İnsanın Tanrı'ya olan bağımlılığı Tanrı'ya içkin olmasından kaynaklanmaktadır. Ancak,

''İlahiliğin temsilleri ancak bağımsız varlıklar olabilir.'' 

 

Yeşaya 55:8“Çünkü benim düşüncelerim
sizin düşünceleriniz değil,
Sizin yollarınız benim yollarım değil” diyor RAB.

Bununla birlikte Schelling bağımlılık düşüncesinin kalıbını ortaya koymuştur. 

 ''Son ve en yüksek mercide, irade dışında bir varlık bulunamaz'' 

Bu sayfada bunu söyleyen Schelling, arka sayfada ise Spinozacılığı kadercilikten alı koyan şeyin, şeylerin Tanrı'da kapsanmasına izin vermesi olduğunu söyler. Kısaca, insan Tanrı'ya içkin olmakla birlikte, kendi kaderini, ya da Schelling'in deyimiyle ebedi özünü belirleyebilmektedir. Bunu, özgürlük sayesinde yapar. Özgürlük ise, insanın iyiyi veya kötüyü seçebilmesi olarak açıklanır. Tanrı'da iki ana unsur bulunur, Tanrı'nın özü ve Tanrı'nın zemini. Zemin, özden ayrı bir baz, bir kat olarak görülebilir. Schelling'e göre, arzu ve isteğin olduğu her yerde özgürlük tam anlamıyla mevcuttur. İyiliğin kendi gücüyle zeminden çıkıp gelişebilmesi, içinden çıktığı zemin sayesinde Tanrı'dan bağımsızlaşması ve ondan ayrılması, bunun sonucunda hala Tanrı'nın içinde fakat ondan bağımsız olarak var olması, insanın durumuna yakındır. İnsan aynı şekilde özgürlük sayesinde Tanrı'ya halen içkindir, çünkü Tanrı'yı aktif olarak tecelli eder; Tanrı zemininin iradesini kendi iradesi olarak görmektedir, yani insanda kendini görmeye devam etmektedir. Bu unsur; insanın özgürlüğünü, ve bağımsızlığını, gerçek anlamda kanıtlar. Bu, insanın iki ilkenin güçlerini kendi isteğiyle parçalayabilmesi, ahlaki düzeni ''alt üst'' edebilmesidir. İnsanın özü bizzat Tanrı'da değil, Tanrı'nın zeminindedir.

''Özgürlüğün gerçek ve canlı kavramı ise, onun iyiliğe ve kötülüğe yetkın olmasında yatar.''

Doğanın karanlık zemininin canlanmasıyla uyanan kötülüğün tinidir. Işığın doğumundan başka bir şey olmayan ilk yaratılışta, karanlık ilke, ışığın kendisinden çıkabileceği zemin olmuştur.

Schelling açık bir şekilde kötülüğün varlığının gereksinimini belirtmektedir, çünkü kötülük olmadan tin sadece kör iradeye sahiptir. Şimdi, Georges Bataille'in egemenlik anlayışına bakmamız gerekmektedir. Egemenliği bir eylem sayesinde efendi-köle ilişkisinin üzerinde bir seviyeye ulaşılması olarak açıklayabiliriz. Mesela; bir yudum şarap içtiğinizi düşünün, o an günah doğrultusunda nefsinizle egemensinizdir. Bataille için kötülük bir gerekliliktir, fakat bu kötülüğü daha az kötü veya iyi yapmaz. Egemenliği felsefesinin başına koyan Bataille için, iyi birisi olmak kötülük sayesinde egemen olmaktan çok daha az önemlidir. Göğün mavisinde ki gibi, Bataille için ideal bir yaşam, insanın ruhunu ''etrafındaki şeyler kadar'' kirletmesiyle birlikte başarılır. Kısaca, benliği nihilistçe egemenlik tutkusuyla yok etmek, nirvanaya kötülük (ruhumuzdan ödün vererek) sayesinde ulaşmak Bataille'in amacıdır.

Schelling kötülüğün varlığının belirli bir düzenin tersyüz olmasından kaynaklı olduğunu, zeminin karanlık ilkesinden geldiğini belirtmiştir. Sorulması gereken soru, Schelling'in öğretilerinin Bataille'ci bir görüş altında daha ileri bir şekilde nasıl yorumlanabilecekleridir.

Şimdi, bu yazıyı yazmamın asıl sebebi olan ''Ahir ve İnstrümentalite'' kısmına geldik. Schelling zamanın ve kötülüğün bir sonu olup olamayacağı sorusuyla karşılaştığında Tanrı'nın bir ''yaşam'' olduğunu ve yaşam sürecine tabii olduğu pozisyonunu tekrardan belirtir. Yaşamın sonunu, insanlığın sonu olarak alabiliriz, ki bu Tanrı'nın kendi ahlaki varlığını tecelli etmekten yoksun olduğu bir noktadır. İnsan, o çok özlem çektiği kutsal iyiliğe doğru tabiri caizse erimektedir. Zeminsizlik, yani her şeyin atak eylenmesidir, tekil varlıkların yokluğu ve her şeyin birleşimidir. Bu İnstrümentalite, dünyayı yaşayan ibadet haline getirir, çünkü artık insana ihtiyaç yoktur, ve dünya kendisi ebedi özünü karanlığın tininden çıkartır. Dünyanın tini, insanlığın birleşik tininin bir temsili-düşüncesinin ifadesidir, ışık ilkesinin son verimidir. Tikel varlıkların Ebedi Bir'e erimesi, Ebedi Bir'in yaşam sürecinin sonu, kendisini doğurmaya duyduğu özlemin son raddesidir. Var olan tüm şeyler, ''yaşam'' üzerinde egemenlik sağlamışlardır.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder