Benim için bu hissiyatı anlatmak gerçekten çok güç, çünkü benim için çok yeni. Kıyılardan kalbime kalpten kıyılarıma savrulan bir kına olsa ki bana kıyan. Bu dünyanın saflığı beni yok ediyor, bu saflığın ardında arınan ben olsam ki bana sokulan. Katilin ibtihali, acının sırtlanması, yüzsüz ve külsüz bir soy . Sözlerimin iftiharı, canımın bihteri. Korkunç bir varoluş beni yutuyor, bir daha bu acıyı unutmayı istemiyorum.
--
İstanbul, betonların arasında uzayan çimenler. Haince çizilen bir kentsel planlamanın meyveleri gri blokların arasından bana sırıtıyorlar. Güneşe bakıyorum, ellerimin kuruluğu gözlerimi aştı bile. Elimden ne gelir ki, ödünlerimi yakmaktan başka, düşüncelerimle. Baktığım gibi taş olabilirimde, hala içimde ve üzerimde toz var. Yatağımdan kalkarsam ölmeyeceğim. Yaşadığımı sonunda anlıyorum.
--
Gecelerim ve günlerim kayboluyor, uyku o çok özlediğim düşmanım.
Sorumlu olan insanlar ve sorumsuz hayvanlar, çizgiler ve sınırlar buharlaşıyor.
Çakallar halen koyunların sofralarında, kurtları mezarlarına gönderiyorlar.
Bu dünyanın irtihali, halkımın ihtilaliyle gelecek.
Dünya kendisi yaşayan ibadet olacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder