16 Şubat 2023 Perşembe

second hand thoughts

 

A deep thrust of joy into my body leaves me breathless, as I struggle to keep myself together while crawling on the floor I can only shout and scream. In an instant shock, my heart stops beating and starts beating itself. As I lay in my grave of the present I am searching for thoughts for the grave of my future, the pastures of now have left me to resent, and regrets are unforgettable. My nerves, a blood connection with my roots and veins call onto me, but in this state of stasis, I am content with existence. I have finally found happiness, at the gates of death, on this river of tears which I sail. 

The state of finality and the active state of being until finality, instrumentality is the start and the end. Alpha and Omega, God will bring into us a purity of thought for we are lacking on this earth in the purity of life. In dualism and poetry, words can only last so long in written language. 

What is, the individual, but a child of God, a driving force in the history of personal matters? A god-fearing man, a father and a husband, a lover and a shameless romantic, without sin and with sins; how can the prayer of one be more holy than the prayer of another? We forget ourselves in the countless lines drawn of this world separating man and man, woman and woman. But then again, the spirits of men are in union as is the Holy Spirit with God and the Son. 

It is clear, that our sins are ours alone, and that we are responsible for our actions. But then, how can one be blind against the injustice of this world? Shall we not condemn the individuals who have gone out of their way to commit crimes and do evil? Of course, we shall, as required by the law. People are not perfect, people can do great acts of evil. But we do not judge them on their passage to the presence of God, for we can only judge their earthly being. 

Now that I have laid my case, what am I to do with myself? My wrists have bled so much, has the blood purified me or is it the vile harm that I have committed against myself which has caused me so much misery. Does pain sanctify the flesh, or is it the flesh that sanctifies pain for us? A great struggle through years, of trials and tribulations, has led me to hate myself, to despise the vision of myself ever being even close to human or normal.  For me, flesh always was always the enemy, the root of the problem in this world. I was disgusted by it, I thought of it as unclean and corrupt. Why had God, so clean and pure, left to us this legacy of loneliness

''My body, a barren and empty wasteland, a corpse as a casket without touch, a rotten flower without water, is such a burden on the soul.'' What is the body without the flesh, but a troubling mirage. It might have taken me really long, but I've learned to love my body, with every part and property of it. As we are children of God, how could we admire the beauty of the soul without observing the beauty of the body, our earthly features? It is nonsensical to only wish for what awaits us in the presence of God, without enjoying the gift of God in this life. With all its silence and melancholy, this world is still so beautiful, even if I've taken this lesson through a painful path. 




15 Şubat 2023 Çarşamba

Bu dünyanın irtihali

 


 
Ne kadar zorlasamda
   Sadece kendi gözlerimle görebilirim 
İçimden geçen ağıtları
                     
Torosların üstünde yıllardır yaşayan bir hayalet var, güneşin altında göknarlarla birlikte bu dünyanın ruhuna uzanan, geceleri Akdeniz'in halkına dadanan. Rüyalar gözlerimiz için birer ayna, göknarların acı çicekleri gibi bizi tatsız şekerlerle zehirleyen, karanlıktan gelen düşlerimizi kendi güzelliği altında oğutup saklayan. Gün tarlasını sürdüğünde alacakaranlığın ölümü ile açığa çıkan, akşamları beden bulup aya yırtınan. Çektiği acıyı denizden vuran rüzgar anlatır, anlayan kimseler yazıp dağlara fırlatır. Yanan odunla birlikte kaderini paylaşır, hüznünü yolların altına gömer. Gören geçen dağlatır, Asi'nin doğduğu yerden kanın aktığı yere ağlatır. 

Kömür gibi özüme nasıl kanarsın,
kızıl közün kuzuna nasıl bakarsın,
saf bir ateşe ateş nasıl katarsın,
yollarımın önünde soy bilen dağlarsın.

 

Benim için bu hissiyatı anlatmak gerçekten çok güç, çünkü benim için çok yeni. Kıyılardan kalbime kalpten kıyılarıma savrulan bir kına olsa ki bana kıyan.  Bu dünyanın saflığı beni yok ediyor, bu saflığın ardında arınan ben olsam ki bana sokulan. Katilin ibtihali, acının sırtlanması, yüzsüz ve külsüz bir soy . Sözlerimin iftiharı, canımın bihteri.  Korkunç bir varoluş beni yutuyor, bir daha bu acıyı unutmayı istemiyorum. 


--

İstanbul, betonların arasında uzayan çimenler. Haince çizilen bir kentsel planlamanın meyveleri gri blokların arasından bana sırıtıyorlar. Güneşe bakıyorum, ellerimin kuruluğu gözlerimi aştı bile. Elimden ne gelir ki, ödünlerimi yakmaktan başka, düşüncelerimle. Baktığım gibi taş olabilirimde, hala içimde ve üzerimde toz var. Yatağımdan kalkarsam ölmeyeceğim. Yaşadığımı sonunda anlıyorum.

--

Gecelerim ve günlerim kayboluyor, uyku o çok özlediğim düşmanım.

Sorumlu olan insanlar ve sorumsuz hayvanlar, çizgiler ve sınırlar buharlaşıyor.

Çakallar halen koyunların sofralarında, kurtları mezarlarına gönderiyorlar.

Bu dünyanın irtihali, halkımın ihtilaliyle gelecek.

Dünya kendisi yaşayan ibadet olacaktır. 

 

 

 


 


2 Şubat 2023 Perşembe

1

Biyo-kapital singülarite geçmişin derinliklerinden geliyor:
Sadece sosyal dokularda durmayan nekrotizan fasiit Avrasya'nın her köşesine yayılıyor,
insan ve insan olmak geçmişte kalan kavramlar. küresel sermayenin kıyılarından çıkan vibro vulnificus
toplumsal ağları çiğneyip geriye çöplerini bırakıyor, biyo-kapital'in artık 
yalancı kollara ihtiyacı yok.

   Çelik ve beton üretimi, sermayenin ölümü ve kanibalizasyonu ile birlikte büyüyen tek yatırıma müsait ekonomik sektörler haline geliyor.
Enerji üretimini kitlesel kurban adaklarıyla çözen tapınaklar şehirleşmeyi ilerletmek ve 
teknolojik gelişmeleri yakmakla uğraşıyor, tarih sobalara atılmak için var. 

Soğuk kışlar kan kokusu bacalardan gelmekte.
Sıcak günler ise kaldırımlar ve tuğlalar çürümüş et kokuyor.
Fakat, sonbaharları, havada sadece gül kokusu var.
Çicek putlarıyla donatılmış kutsal kuleler
küçük çaplı ritüel tarımcılık yaparak
kendi ihtiyaçlarını ve dualarını
koruyan binler barındırıyor.
İnsan sürüleri için
yem olduktan sonra
tüketici veya canlı olmak
önemli değil.




Dikenli uzuvlar bulutların üzerinden uzanıyor, göğün yere düşmesini beklemen lazım.
Biyo-kapital'in bir parçası olmaktan kaçabilir misin?
                            ---------------------------------------------------------------------------------                


Siber-Turan noosferin içinden geliyor. Bozkırın vasıtalığı 
ruhta ve ette paylaşılır, üçüncü Göktürk kağanlı nu-radhanitlerin
cesetlerinin üstüne kuruluyor. Turanid biyo-kapital atılımı
canlı bir kompozisyon olmaktan çıkıyor, artık yeni dünyada
insan bedeninin bir işlevi yok.
Avrasya'nın geri kalanı yaşamı biyokütle bütününe bağlarken 
Turan kendini soyutluyor, gerçekleri yeni bakteri
alaşımlarında aramak yerine kendi içine bakıyor.
Bozkırın en ücra çukurlarından gelen
bir yankı var.

Şehirlerin sıcaklığı kendiliğinden dağılıyor, arabalar ve ısı
üreten her sentetik kaynak yavaşça yok oluyor. Bozkırın
soğuk rüzgarı tüm kentsel yerleşkeleri işgal ediyor.
Bozkır şehirleri parçalamaz, bir parazit gibi
tüm betonun ve çeliğin arasından yayılır. Kaldırımlara,
apartman bloklarına, trafik ışıklarına; sokaklarda ki gürültüye, kulaklara
soğukluk kendisini gömüyor. Solar radyasyonu kısıtlamak için
karbondioksit sokak aralarında depolanmaya başlanıyor.
Atmosfere yeni perdeler dikiyorlar, güneşin
dünyaya erişimi azaltılıyor.
Bunun amacı küresel ısınmanın etkilerinden kaçmak değil, dini bir ritüel.
Sebebi ise Avrasya'nın çığlıkları.
Bozkır kendi ruhunun içine çekiliyor.
--------------------------------------------------------

Biyo-kapital: Ruhani Protist.
Noosfer'deki organik yaşam formlarının birikintisi 
materyal biyokütle aşırısının harcanışıyla büyüyor.
Hücre yumrularından oluşup bizim gibi yaşıyor, nefes alıyor, hissediyor.
Herhangi bir canlıda olması gereken tüm organik işlemleri sürdürmekte.
İnsandan türeyerek yayılıyor, insanı absorbe ederek büyüyor.
Yaşamın son basamağında duran sermaye türevi, bizim dünyamızın
üzerinde dev bir Tanrı gibi duruyor.

TB'den yazılar 1

  Atalar Kültü Türk ırkının ve kültürünün her parçasına işlemiştir. İslam'a dönmeden sonra bile kendini koruyan ataları anma geleneği, k...