1 Haziran 2023 Perşembe

TB'den yazılar 1

 Atalar Kültü Türk ırkının ve kültürünün her parçasına işlemiştir. İslam'a dönmeden sonra bile kendini koruyan ataları anma geleneği, kendini geleneklerimizin ve günlük hayatımızın her noktasında tecelli eder. Atalar Kültü, ataların anılması gerektiği inancının ilerisidir, ataları kutsal saymaktır. Ataları dini bir çerçeve içinde anmaktır. İslam medeniyetiyle yoğurulan bu dini inanç, Türk kültüründe belirli etkiler bırakmıştır:

Atalar için türbe inşaası geleneği, Türkler büyük çapta müslüman olduktan sonra kendini belli etmeye başlamıştır. 10. ve 11. yüzyılda Horasan ve Türkistan bölgelerine ilk eserlerini veren ve 12. yüzyıl başlarında Selçuklular ile birlikte Azerbaycan ve İran coğrafyasında yaygınlaşan türbe geleneği, eski Türklerin gelenekleriyle alakalıdır. Çin kaynaklarına göre, eskiden Türk geleneğinde ölüler sadece sonbahar ve ilkbahar aylarında gömülmekte, kışın ölen ölüler mumyalanıp bahara kadar bekletilmektedir. Türbeler bu geleneğin devamı, lakin değişmiş hali olarak görülebilir. Mevlüt okunması, sadece Türkler ve balkanların bazı yerlerinde olan bir gelenektir. Ataları anmayla bağdaşan bu gelenek, 15.yüzyılın başlarında Süleyman Çelebi tarafından “Vesiletü’n-Necat” adıyla yazılan bir mecmuasıdır. Türk dilinde ırkın karşılığı soydur. Soylu, soysuz kelimelerinin anlamlarını zaten biliyoruz. Soy elbet Atalardan gelir; kısaca soysuz demek, ''Atasız'' demekten farklı değildir.

--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Kaganica alfabesini derleme toplamayla bir araya gelen ve çoğu zaman yetersiz kalan alfabelerin üzerine seçiyorum. Modern anlamda eski türk alfabesini en iyi yansıtan alfabe olmakla birlikte, aynı zamanda anlaşılması kolay ve eski türkçe kurallarına uygundur.

Kaganica'nın çözdüğü en büyük sorunlardan birisi, mesela, neredeyse her yerde yanlış anlaşılan büyük bir sorundur. Eski Türkçede ı sesi, i/e sesiyle karışıktır. 𐰃 tamgası, ı/i karşılığı değil i/e arası bir sese (kendi deyimimle açık ı'ya) karşılıktır. Bu devasa yanlış anlaşılma Göktürkçe araştırmalarını sorgusuz yıllarca zehirlemiştir. Bunun farkına varan Kazaklar, 𐰃 tamgasından ı sesini çıkarmış, yi(açık ı) sesini yerine vermişlerdir.

-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

  1. Kut üzerine düşünceler Kut inancı hakkında çok derin şekilde düşündükten sonra, modern bir kut anlayışının nasıl olması gerektiğini sonunda az çok kavradım. Kut, sadece bir hükümdarlık yetkisi veya yaşam gücü olmamakta; daha yakın tarihten fikirlere benzer şekilde bir ''egemenlik'' durumu olmaktadır. Veya, daha açıklayıcı bir şekilde, bir egemenlik ruhu. Buna kanaat getirme şeklim ve düşünce yolum aslında çok basit: 1- Kut, bir çok yerde bir çok anlam taşımakta. Kut ruhları ayrı ayrı idelere bölünmekte. 2- Kut bir çok anlam taşıdığı halde merkezi bir anlam bulundurmakta, bu yüzden çok anlamlı olması mantıksız olur. 3- Yaşam gücü, ide, hüküm vs. bir egemenlik belirtmekte. 4- Kut, egemenlik belirtmekte. 5- Kendi fikrimce, bu egemenlik, Tanrı'nın kutunu, yani egemenliğini paylaştırmasıyla oluşuyor. Yani Tanrı kendi ruhundan (kutundan) paylaştırıyor. Egemenlik nedir onu açıklayayım: ''Hegel, monark kavramıyla egemenlik (Souveranitat) kavramı arasında zorunlu bir ilişki olduğu inancındadır. Egemenlik kavramı onda, ahlakiliğin ‘idealitesini’ devletin özü olarak gören teze dayanır. Hegel bu anlamda egemenliği, politik olanın (das Politische) idealizmi olarak tanımlar. Bu şekilde anlaşılan egemenliği, Ben (leh) ve Ben’in mutlak anlamda kendini belirlemesiyle mukayese etmek mümkündür. Hegel devleti, hukuksal açıdan bir birey (Person) olarak anlamakta ve kabul etmektedir. Fakat bu görüş, yani devletin bir benliği olduğu görüşü, onun kendi öznesini ve bireyselliğini gösterebileceği somut bir gerçeklik olmadan yalın bir düşünce olarak kalmak zorundadır. Ona göre, devlet kendi bireyselliğini sadece ve sadece monark’m somut gerçekliğinde gösterir ve gerçekleştireştirebilir. Monark, devletin şahsiyeti, zorunluluğu ve bizzat kendisidir. '' -Arslan Topakkaya, Hegel'in hukuk felsefesinin ana ilkeleri. Kısaca, Tanrı kut vererek, bir bireyi (kendi içinde) egemen kılmakta, farklı bir anlamda bireysel ide, güç üzerine hak vermektedir. Bu güç, farklı şekillerde açıklanabilir;
  2. Hayat gücü, hüküm gücü, savaş gücü vs vs.
  3. Bu, bireysel ide yetkisi, Tanrı'yla bağlantılı bir gelişim olarak gösterilebilir. Çünkü, şaman inancında ruhlar elbet Tanrı'dan ayrıdır, (lakin benim fikrimce Tanrı'ya içkindirler.) Kut ile birlikte, insan Tanrı'yla birliktelik kurar. İşte bu yüzden eski Türkler Tanrı'yla birlik kurmuş iken, bizim bile kut sahibi olamamızın nedeni, pek çok yerde aranılabilir.